BESLENME BOZUKLUKLARI

OBEZİTE

Obezite enerji alımı ve tüketimi arasındaki dengenin enerji alımı lehine bozulması sonucu ortaya çıkar.

Obezite gelişmesinde birçok çevresel, psikolojik ve genetik faktör rol oynar. Obezite ile ilişkili olduğu düşünülen kronik hastalıklar, koroner kalp hastalığı, hiperlipidemi, diyabet, solunum hastalıkları, ortopedik hastalıklar olarak sıralanabilir. Kadınlarda abdominal obezitenin infertilite, hiperandrojenizm, âdet bozuklukları, polikistik over sendromu gibi ovulatuar disfonksiyona neden olabileceği de bilinmektedir.
Vücut yağ oranı, yaygın olarak vücut kitle indeksi (VKİ) ile değerlendirilir ve vücut ağırlığı(kg)/boy (m2) formülü ile hesaplanır. Buna göre erişkinlerde vücut kütle indeksi (VKİ)’nin 25’in üzerinde olduğu kişiler aşırı kilolu, 30’un üzerinde olanlar obez olarak tanımlanır.

(VKİ) = ağırlık (kg) / boy (m)x2 olarak hesaplanır.
Buna göre VKİ:

<18 olanlar zayıf
19 – 25 olanlar normal
26 – 30 olanlar fazla kilolu
31 – 40 olanlar şişman
> 40 olanlar çok şişman olarak gruplandırılır.

OBEZİTE VE İNFERTİLİTE

Obezite ölçülen vücut ağırlığının normal vücut ağırlığının %20 üzerinde olmasıdır ve vücut kitle indeksinin 30 kg/m2 olması olarak da tanımlanır.

Obezitede yağlı dokunun vücuttaki dağılımı önemlidir. Yağ dokusunun kalça ve femoral bölgelerde birikimi ile jinekoid obezite oluşurken, karında birikimi ile androjenik obezite meydana gelir. Bu iki tip obezitenin ayırımında bel/kalça oranı kullanılır. Androjenik obezitede bu oran > 0.85 ve jinekoid obezitede <0.75’dir.PCOS’ da androjenik obezite görülür.
Obezite infertilitenin ihmal edilmiş major bir nedenidir. Vücut yağının aşırı miktarı ve dağılımı kadınlarda fertilite kaybı ile ilişkilidir. Aşırı kilonun spontal doğuma yol açtığı ve doğumsal anomali riskini arttırdığı gösterilmiştir. Kadınlarda VKİ> 25 kg/m2olması fertilite açısından kötü etkendir.
Obezite, normal ovulasyonu bozan üç değişiklik yapmakta olup, zayıflama ile bu değişikliklerin hepsi düzelebilmektedir:

1. Periferde androjenlerin estrojenlere aromatizasyonunda artış.
2. Serbest estradiol ve testosteron düzeylerinin artmasına neden olan SHBG düzeylerinde azalma.
3. Overin stroma dokusunda androjen sentezini uyaran insülin düzeyinde artış.

YEME BOZUKLUKLARI

Doğurganlık için vücudun sağlıklı olması gerekmekte ve alınan gıda miktarında azalma üreme fonksiyonlarında sorunlara neden olmaktadır. Bir kadın yeterince iyi beslenmiyorsa, enerjisini ileri derecede başka fonksiyonlara harcıyorsa doğurganlık riske girmektedir. Örneğin maraton koşucuları, sürekli egzersiz yaptıkları için enerjileri buraya kaydığından hemen hiç adet görmezler. Aynı şey, balerinler gibi küçük yaşta başlayarak uzun süre fazla egzersiz yapan kişiler için de geçerlidir. Kilo vermek adına ağır diyetlere giren kişilerde, anoreksiye varan diyetlerde de yumurtlama fonksiyonu durur. Çünkü vücutta o sırada var olan az miktardaki enerji yaşamsal organlara aktarılır.

ANOREKSİYA NERVOZA

Ciddi yemek kısıtlaması ile ilgili bir bozukluk olan anoreksiya nervozanın sebebinin multifaktöriyel olduğu kabul edilmektedir. Genetik, kişisel ve çevresel faktörler etyolojide rol oynamaktadır. Alım gücünün yüksek, ancak zayıf olmanın popüler olduğu toplumlarda hastalık daha sık görülmekle birlikte, gelişmekte olan ülkelerde de sıklığı artmaktadır.

Anoreksiya Nevroza, kilo kaybetmeye yönelik, amaçlı ve istekli davranış biçimleri, kilo kaybı, beden ağırlığı ve yiyecekle aşırı uğraşı, özel yemek yeme biçimleri, kilo almaktan aşırı korku, beden imajı bozukluğu ve amenore ile karakterizedir. Hastaların yaklaşık yarısı bütün yiyecek alımını ileri derecede azaltarak kilo kaybeder, bazıları yoğun egzersiz yapar. Hastaların diğer yarısı katı bir diyet uygular, ancak ara sıra kontrolü kaybederek, kusma davranışlarının ardından tıkınırcasına yemek yer. Bazı hastalar ise küçük miktarda yemek yedikten sonra kusar.
​Anoreksiya nervozada patofizyolojik değişiklikler “yarı açlık” durumuna benzer. Azalmış enerji alımı olan bireyin yaşamını devam ettirmesi için yarı açlık durumuna uyum sağlayacak davranış değişiklikleri normal sayılacak cevaplardır. Yarı açlıkta enerji gereksinimi, glikoz ve protein korunup, yağ tüketilerek sağlanmaktadır. Su ve elektrolit dengesinde bozukluk, hipotalamo-hipofizer fonksiyonlarda bozukluğa bağlı gelişen amenore ve infertilite, anoreksiya nervozada görülebilecek diğer sorunlardır. Bu durum sadece azalmış enerji alımıyla değil, protein sentezinin ve protein dönüşümünün azalması ile de açıklanabilir.
İnsülin, tiroid hormonları ve katekolamin metabolizmasındaki değişikliklere bağlı olarak kalp atımı, solunum hızı, kan basıncı, oksijen tüketimi ve barsak motilitesinde azalma, soğuğa intolerans, deride kuruluk, hiperkolesterolemi, hiperkarotenemi, konstipasyon ve diğer otonom sinir sistemi yanıtlarında değişiklikler görülebilmektedir. Anovulasyon, amenore, infertilite ve azalmış libido; enerji eksikliğinin hipatalamo-hipofizer gonadotropin sekresyonu üzerindeki etkisine bağlı olarak gelişir.

BULİMİA NERVOSA

Anoreksiden daha sık görülen bulimia adı verilen yeme bozukluğunda “tıkınırcasına” ve “boğulurcasına” yemek yeme nöbetleri vardır. Bu nöbetlerde kişi belli bir insanın yiyebileceği miktarın çok daha fazlasını çok daha kısa zamanda yer. Kişi yemek yeme ihtiyacını ve doygunluğunu hissetmez ve denetleyemez.

Bulimik kişi bu kadar yemeği istemsiz bir şekilde yedikten sonra kilo alma kaygısına kapılır ve bundan sakınmak için parmaklarını gırtlağına yerleştirerek kusma refleksini başlatır ve midesindekileri boşaltır. Ya da laksatif (dışkıyı yumuşatan ilaçlar), diüretik (sıvı kaybını sağlayan) ya da lavman (barsak boşaltıcı) ilaçlarıyla bu gıdaları vücudundan uzaklaştırmaya çalışır. Bazı kişiler de yemek yeme nöbetleri sonrasında uzun bir süre hiç yemek yememe ya da çok ağır egzersizler yapma gibi yollara başvururlar.
Bulimiada laboratuar incelemelerinde normal estrojen seviyeleri ile giden amenore veya düşük-normal gonadotropinlerle giden hipotolamik amenore olabilir.

KİLO KAYBI VE DİYET

Basit kilo kaybı ve diyetle verilen kilolar sonrasında menstrüel bozukluklar ve amenore gibi üreme anormallikleri ortaya çıkabilir.
Genellikle kilo kaybına sekonder gelişen amenorede kişi normal vücut ağırlığının %10–12 daha azına inmiştir. Diyet söz konusu olan bu hastalarda kilo alımı olduktan bir yıl sonraya kadar amenore devam edebilir. Hormonel problemler yoktur. Fakat amenorenin diğer sebepleri ekarte edilmelidir.
​Diyet tipleri üreme fonksiyonlarını değiştirebilir. Özellikle vejeteryan diyet daha fazla oranda üreme bozukluğu ile anovulasyona yol açar. Yüksek fiber lif içerikli vejeteryan sonucu gaitada estrojen atılımı artar ve LH, estrojen azalır.

YEME BOZUKLUKLARINDA TEDAVİ

Yeme bozukluklarının tedavisi zordur. Bunun için tedavi ekibinde; dahiliye uzmanı, kadınlarda kadın hastalıkları ve doğum uzmanı, psikoterapist, psikiyatrist ve beslenme uzmanı yer alır. Tedavide risk faktörlerinin, sürdürücü etmenlerin üzerinde de durulması gerekir. Tekrar beslenmeye başlama sırasında abdominal sıkıntılar olabilir. Kabızlık sorunu sıktır, kabızlık tedavisinde laksatif ilaçların kullanımından mümkün olduğunca kaçınılmalı, eğer gerekiyorsa lifli gıdaların yenmesi ve mineral yağlar kullanılabilir. Ancak sağlıklı yeme alışkanlığının yerleştirilmesi barsak hareketlerini düzenleyecektir.
​Yeme bozukluklarında menstrüel bozukluklar oldukça yaygındır. Bulimia nervosa olanlarda oligomenore, anoreksiya nervoza’da amenore yaygınlığı artar. Bu semptomlar, muhtemel nutrisyonel defisite ve strese yanıt olarak GNRH’ın hipotalamik salınımındaki eksiklik nedeniyledir. Normal kiloya dönüşle düzelmesi beklenir.