ÇEVRE VE YAŞAM STİLİ

​Son 30 yılda erkek reprodüktif sistem üzerine çevresel faktörlerin etkisi özellikle tartışma konusudur. Sigara,alkol, uyuşturucu , ısı, radyasyon, ağır metaller gibi bazı çevresel, mesleki veya beslenme bozuklukları gibi yaşam tarzına ait faktörlerin sperm üretimini etkileyebileceği düşünülmektedir.

Henüz cep telefonları, bilgisayarlar, mikrodalga fırınlar gibi günlük yaşamın önemli parçaları olan aletlerin insan üzerinde önemli olumsuz etkiler gösterdiğine dair kesin bilgiler yoktur. Fakat özellikle hayatımıza girdikleri kısa sürede milyonlarca kişi için vazgeçilmez olan cep telefonunun sağlık üzerindeki zararları üzerine ciddi araştırmalar yapılmaktadır.

Testiste gerçekleşen sperm üretim işlevi, çevresel koşulara oldukça duyarlı olduğu ve uygun olmayan her koşuldan olumsuz olarak etkilenebileceği unutulmamalıdır.

SİGARA

Sigara dumanı karbonmonoksit, hidrokarbon, kadmium, nitrosamin ve nikotin gibi 4000 den fazla kimyasal bileşik içerir. Çok sayıda çalışmada sigara içimi ile akciğer hastalıkları ve çeşitli kanserler arasında kesin ilişkiler bulunmuştur. En fazla üreme çağındaki erkekler tarafından kullanılan sigara, erkeklerde de üreme fonksiyonlarının olumsuz yönde etkilenmesine neden olmaktadır.
Sigaranın benzopirinler ve cotinin gibi maddelere benzer şekilde sperm motilitesi ve/ veya morfolojisini bozucu etkileri vardır. Bunun yanında sperm membran fonksiyonları ve oosit penetrasyonu fonksiyonları da sigaraya bağlı olarak bozulmaktadır. Ayrıca nikotinin merkezi sinir sitemini etkileyerek üreme üzerinde kilit rol oynayan GnRH hormonunun etkiliğini azalttığı düşünülmektedir.

Sigara DNA hasarını artıran mutajen veya karsinojen maddeler olarak bilinen veya varsayılan maddeleri içermektedir. Sigara dumanındaki mutajenik etkiye bağlı olarak sperma kalitesinde özellikle spermatozoon sayısı, motilite oranı ve anormal spermatozoon oranında önemli düşüşler meydana gelmektedir. Sigara içmeye bağlı olarak insan spermasında kromozom anomalilerinin seviyesi de artmaktadır. Ayrıca sigara içilmesine bağlı olarak seminal plazmadaki antioksidant seviyesinin düşmesi sonucunda da DNA hasarının arttığı bildirilmektedir. Yapılan araştırmalar sigara içme oranı ile spermatozoon DNA’sında meydana gelen hasar arasında önemli derecede pozitif bir ilişkinin olduğunu ortaya koymaktadır.

İnfertil erkeklerde sigaranın semen parametreleri üzerine olan etkilerini değerlendiren çalışmalar sonucunda;

      •  Sigara kullanmanın semen kalitesinde hafif derede azalmaya neden olduğu görülmüştür.
      •  Yuvarlak hücre ve lökosit sayıları sigara içenlerde içmeyenlere göre daha yüksek bulunmuştur. (Lökositler semendeki reaktif oksijen örneklerinin (ROS) önemli kaynağıdır ve yükselmiş lökositler reaktif oksijen örneklerinin oluşumuyla fertiliteyi bozabilirler. )
      • Sigaranın genital hastalıkla birlikte (örn. varikosel) insan semen kalitesini bozan bir yardımcı etken olduğu veya diğer çevresel etkilerin yarattığı olumsuz etkileri artırdığı görülmüştür.
      •  Testosteron düzeyleri değişmediği gibi artabildiği ya da azalabildiği, LH düzeylerinin genelde yüksek olduğu görülmüştür. ( Sigara içen kişilerde testosteron düzeyleri anlamlı olarak yükseldiğini belirten çeşitli çalışmalar mevcuttur. Sigara içenlerdeki anlamlı derecede yükselmiş LH düzeyi Leydig hücrelerinin santral aktivasyonunu düşündürmektedir ve bu artmış testosteron, serbest testosteron düzeylerini açıklar)
      •  Sigara içenlerin estradiol düzeyleri yüksek bulunmuştur.

SİGARA VE YARDIMCI ÜREME TEKNİKLERİ

Sigara içiminin infertilite nedeni ile yardımcı üreme teknikleri uygulanan bireyler üzerinde de olumsuz etkileri bulunmaktadır.ICSI ve IVF uygulanmış sigara kullanan infertil erkeklerin eşlerinin gebelik oranlarını sigara kullanmayan erkeklerin eşlerindeki gebelik oranları ile karşılaşmasının yapıldığı bir çalışmada; sigara kullanmayanlarda ICSIde % 38, IVFde % 32 gebelik oranı bulunurken, kullananlarda % 22 ve % 18 gebelik oranı bulunmuştur. Ayrıca bu çalışmada hem ICSI’de hem de IVF’de embryo implantasyonunun transfer edilen embryo sayısına, anne yaşına, babanın sigara içip içmemesine bağlı olduğu tespit edilmiştir. ICSI’de fetal kalp atımı yani klinik gebelik, babanın sigara içip içmemesine ve transfer edilen embriyo sayısına bağlı iken IVF’de yine transfer edilen embryo sayısına, babanın sigara içip içmemesine sperm motilitesine, anne yaşına ve yeni olarak baba yaşına bağlı olarak görülmektedir.
Sonuç olarak sigara kullanımı sadece IVF’de değil aynı zamanda ICSI’de de başarı oranını düşürmekte ve bozuk DNA’lı spermlerin embryo oluşumuna yol açmaktadır. Bu da zaten pahalı yöntemler olan üremeye yardımcı yöntemlerin maliyetini arttırmakta daha da önemlisi kadınlara, faydasız hormonal stimulasyonların risklerini de yüklemektedir

ALKOL

Alkol, bağımlılık yapma özelliği olan toksik ve psikoaktif bir maddedir. Alkol tüketiminin üreme sağlığını etkilediği bununla birlikte düşük miktarlarda alkol alımının etkisi hala tartışılmaktadır
Tam olarak bilinmemekle birlikte alkolün beyinde yer alan hipotalamus ve hipofiz bezlerini etkileyerek bunların fonksiyonunu bozduğu ve sonuçta tüm üreme sistemi ile ilgili hormonların etkilendiği düşünülmektedir. Bu etkilerin pek çoğu sosyal yaşamın gereği olan alkol alımı ile değil kronik alkolizm neticesinde ortaya çıkmaktadır. Alkol kullanımı günde altı kadehten fazla ve hergün alınıyorsa bu etkiler daha da belirginleşir. Kronik alkolizm vakalarında testisler küçülürken, testosteron üretimi bozulabilmektedir.

Alkol erkeklerde

      • Testis fonksiyonlarında azalmaya neden olur
      • Testosteron üretimini azaltır.
      • Sperm yapısını bozar
      • A vitamini metabolizmasını etkileyerek sperm hareketliliğini azaltır
      • Libidoyu azaltır.

ALKOL VE İNFETİLİTE

Sağlık profesyonelleri, genellikle başarılı bir döllenme şansını optimize etmek için fertilite tedavi planlarının bir parçası olarak alkolü bırakmayı da içeren yaşam tarzı değişiklikleri önermektedir. Alkolü bırakmak fertilite potansiyellerini ve genel üreme sağlıklarını önemli ölçüde artırabilirler.

UYUŞTURUCU

Uyuşturucu maddeler sperm kalitesini ve üretimini olumsuz etkiler. Bu maddeler hormonal dengesizliklere de yol açar. Uyuşturucu madde kullananlarda gonadotropin salınımı baskılanarak testosteron seviyesinde azalma meydana gelmektedir. Fakat fertilite azalmasının doğrudan madde bağımlılığına bağlı olup olmadığı ya da kullanan kişinin sağlığının bozulması veya sağlığı ile ilgilenmemesi sonucunda ortaya çıkıp çıkmadığını ayırt etmek zordur.

ANABOLİK STEROİDLER

Vücut geliştirme ve halter sporu ile uğraşanlarda daha çok rastlanılan, eksojen androjenik steroid alımı durumunda hipotalamus ve hipofizden gonadotropin salınımı inhibe olmakta, leydig hücreleri testosteron yapımı için stimüle edilememekte ve sperm üretimi ciddi olarak duraksamaktadır. Bu etki bazen geri dönüşümsüz olmaktadır.

ÇEVRESEL KİMYASALLAR

​Solunduğunda, ağız yoluyla alındığında, deriye nüfuz ettiğinde erkek ve dişilerin üreme fonksiyon ve kapasitelerini azaltan ve/veya doğacak çocuğu etkileyecek kalıtımsal olmayan olumsuz etkileri meydana getiren veya olumsuz etkilerin oluşumunu hızlandıran kimyasal maddelere “üreme için toksik kimyasal madde” denir.
​Endüstriyel ve çevresel birçok kirletici üreme sistemine olumsuz etkileri nedeniyle suçlanmaya başlanmıştır. Bununla birlikte toksik olduğu belirlenen 104.000’in üzerindeki kimyasal maddenin yaklaşık olarak %95’inin üreme sistemine olan etkileri incelenmemiştir, oysa bazı çalışmalar en sık 10 mesleki hastalık ve yaralanmaların arasında infertiliteyi de almaktadır.

Çevremizde endojen hormonları taklit eden ya da bloke eden kimyasallar, endokrin sistemin hassas dengesini bozabilmektedir. Son dönemdeki yayınlarda sıklıkla besinlerdeki veya çevremizdeki estrojen benzeri bileşiklerin üreme sağlığı üzerine olan zararlı etkilerinden bahsedilmektedir. Testis kanseri, kriptorşidism, hipospadias gibi erkek üreme sistemi hastalıklarında görülen belirgin artış ve sperm kalitesinde muhtemel düşüş, bu bozuklukların fetal ve neonatal dönemde estrojene maruz kalınmasına bağlı olarak ortaya çıktığı düşünülmektedir.
​Maruz kalınan maddenin cinsi yanında maruz kalma süresi ve şekli bu faktörlerin üreme sağlığına olan etkilerini belirlemektedir. Söz konusu kimyasalların cinsi, etkilenim süre ve şiddetine göre değişmekle birlikte erkek üreme sisteminde olumsuz etkiler oluşturabilirler.

MESLEK

Bazı teorilere dayanarak, uzun süre oturma (sürüş gibi) gerektiren işler gibi ısı üreteci çevresel kaynaklar infertiliteye neden olabilir, ancak bunlar klinik araştırmalarla kanıtlanmamaktadır
​Sperm hücrelerinin oluşması ve işlevlerini en iyi şekilde yerine getirebilmeleri için testislerin vücut ısısından yaklaşık 1–2 derece daha düşük bir ortamda bulunmaları gerekir. Testis ısısı artarsa sperm üretimi azalabilir.

Bu yüzden;

      • Fırın gibi sıcak çevrede çalışma
      • Uzun süreli oturarak otomobil kullanımı (şoförler)
      • Düzenli saunaya veya sıcak banyo (hot tubs, hamam) yapma alışkanlığı
      • Dar pantolon giyme
      • Aşırı kilo testis ısısının artmasına ve sperm sayısının azalmasına yol açabilir.

BESLENME BOZUKLUKLARI

İyi beslenme ile üreme fonksiyonları arasında bir ilişkinin mevcut olduğu dikkat çekmektedir. Ancak beslenme ile erkek infertilitesi arasındaki ilişki konusunda pek az çalışma mevcuttur. Yapılan çalışmalarda Aşırı şişman erkeklerde sperm kalitesinin düşük olma olasılığının daha fazla olduğu aşırı zayıf erkeklerin de aynı sorunla karşı karşıya kaldıkları saptanmıştır. Ayrıca hayvan çalışmalarında, A vitamini eksikliği testiste germinal hücre dejenerasyonuna sebep olmuştur.

Yapılan bir çalışmada vücut kitle indeksi (VKİ) 20-25 arasında olan (63-78 kilo arasında) erkeklerin sperm ve hormon değerleri, bu değerlerin altında ve üstünde olanlarınkiyle karşılaştırılmış. Aşırı zayıflarda sperm sayısının normal kilodakilere göre yüzde 28.1, sperm konsantrasyonununsa yüzde 36.4 daha az olduğu, aşırı şişmanlardaysa yüzde 21.6 ve yüzde 23.9 daha az olduğu belirlenmiştir.

Yapılan başka bir çalışmada veriler sonucunda obezite oranın spermlerin DNA’sındaki bozulmalar ile doğru orantılı olarak değiştiği ve sperm kalitesini bozduğu tespit edilmiştir. Spermlerin DNA’sının bozulması sonucunda erkek kısırlığı artmaktadır. Sperm DNA’larının bozulmasını etkileyen birtakım faktörler vardır. Bu faktörler sigara, hava kirliliği, uzun cinsel perhiz dönemleri, alkol, uyuşturucu ve testislerin normalden fazla ısıya maruz kalıyor olmasıdır.”Obezite ve kısırlık” konusunda yapılan bu araştırma göstermiştir ki şişman erkeklerin yağlardan dolayı genital bölgedeki ısıyı arttırmakta olması ile infertilite problemini tetiklemektedir.