ÇEVRESEL ETKİLER
Çevresel kimyasalların dünyadaki tüm canlıların yaşamları üzerindeki olumsuz etkileri giderek anlaşılmıştır. İş ortamından, yaşanan çevreden ve havadan, gıda ve sudan ve alışkanlıklar yoluyla gönüllü olarak alınan bu kimyasalların etkileri yalnızca bireyin kendisini değil, çevresindekileri ve hatta fetus ve çocuklarını da kapsamaktadır. Bu çevresel kimyasallar insan bedenini maruz kalınan dozla doğru orantılı şekilde etkilemekte ve kişinin kendine özgü genetik ve bedensel özellikleri etkinin oluşmasında belirleyici rol oynamaktadır. Bu etkileri gidermek için ciddi önlemler alınmış olsa da her geçen gün yeni kimyasal maddelerle ve hatta yeni “radyasyon” türleriyle karşılaşılmaktadır. Radyasyon, kimyasal kirlenmenin artması, endüstriyelleşme, globalleşme ve kontrolsüz tarım ilaçlarının kullanılması ile birlikte ödenen bedellerden biri de infertilite olmuştur.
Son zamanlarda günlük yaşamda maruz kalınan çeşitli etkilerin yumurta hücresi ve döllenme üzerindeki olumsuz etkilerinin saptanmasıyla infertilite nedenleri arasında çevresel etkenlerde yer almaya başlamıştır. Bu etkenler insanın kendi alışkanlıklarından kaynaklanabileceği gibi iş yaşamında veya günlük yaşamında karşılaştığı maddeler de olabilmektedir. “Açıklanamayan infertilite” olguları değerlendirilirken artık kişinin iş yaşamı, sosyal yaşamı ve alışkanlıkları da ayrıntılı olarak değerlendirilmekte ve çiftlere, zararlı olması muhtemel etkenin giderilmesi için gerekli önerilerde bulunulmaktadır.
SİGARA
Günümüzde en sık görülen alışkanlıklardan biri olan tütün kullanımının kalp damar sistemi üzerindeki etkilerine ek olarak bu alışkanlık hem erkek hem de kadın fertilitesi üzerinde oldukça olumsuz etkilere sahiptir. Sigara içiminin kadınlarda infertiliteye neden olduğu belirtilmektedir. Buna ek olarak; sigara içen kadınlarda yumurtalık fonksiyonlarında azalma, menapoza daha erken yaşta girme, kendiliğinden düşük riskinde artma, erken doğum eylemi ve düşük doğum ağırlıklı bebek doğurma riskinde artma olduğu belirtilmektedir.
Üreme çağındaki kadınlarda günlük içilen sigara miktarı (özellikle günde 20 adetten fazla) ve sigara içme süresi doğurganlığı ve üreme yeteneğini doğrudan etkilemektedir. Sigara içen ve içmeyen kadınların karşılaştırıldığı çalışmalarda; sigara içen kadınlarda infertilite görülme oranının yüksek, doğurganlığın düşük ve gebe kalma süresinin daha uzun olduğu görülmüştür. Ayrıca eşin sigara içmesi nedeniyle pasif sigara dumanına maruz kalınması da kadınların üreme fonksiyonlarını olumsuz olarak etkilediği görülmüştür.
Kadının sigara içmesi ya da sigara dumanına maruz kalmasının üreme fonksiyonlarına etkileri şunlardır;
-
-
- Gebe kalma süresinin ortalama 3 -12 ay uzamasına neden olmaktadır.
- Hormon düzeylerinin etkilenmesi :Östrojen seviyesinde düzensizlikler ve FSH düzeylerinde artma olmaktadır.
- Yumurta sayısının ve kalitesinde azalmalar :Sigara dumanındaki kimyasal maddeler üreme fonksiyonlarının azalmasına ve foliküler tükenmenin hızlanmasına neden olmaktadır. Normal menopoz yası ortalama 51 iken günde 1 paket sigara içen bir kadında bu yaklasık 3 yıl daha erken gerçekleşmekte, yumurtalığın ömrünü 3 yıl kısalmaktadır. Günlük içilen sigara miktarının artması ve sigara içme süresinin uzaması da yumurtalıklardaki foliküllerin daha erken dönemde tükenmesini hızlandırmaktadır.
- Dış gebelik, kendiliğinden düşük yapma, erken doğum eylemi ve düşük doğum ağırlıklı bebek doğurma riski artmaktadır. Nikotin, karbonmonoksit ve siyanür gibi sigara dumanı içinde bulunan bazı maddelerin damarlarda daralmaya ve antimetabolik özellikleri plesental yetmezliğe, fetüsün gelişim geriliğine ve fetüsün ölümüne yol açabilmektedir.
- Yumurtalarda kromozomal ya da DNA hasarına neden olmaktadır.
- Zona pellucida kalınlığını artırıp sperm penetrasyonunu engellemektedir.
- Adet bozuklukları ve iki adet arası sürenin kısalmasına neden olmaktadır.
- Mesane ve rahim ağzı kanseri gibi risk faktörlerine neden olabilmektedir.
-
SİGARA VE İNFERTİLİTE
Sigara içen kadınların gebe kalması güçleşmekte ya da kadın gebe kaldığında düşük ile sonuçlanma riski artmaktadır. Sigara içen ve içmeyen kadınların karşılaştırıldığı çalışmalarda; sigara içen kadınlarda infertilite görülme oranının yüksek, doğurganlığın düşük ve gebe kalma süresinin daha uzun olduğu belirlenmiştir.
SİGARANIN YARDIMCI ÜREME TEKNİKLERİ
Sigara içiminin infertilite nedeni ile yardımcı üreme teknikleri uygulanan bireyler üzerinde de olumsuz etkileri bulunmaktadır. İnfertilite tedavisinden hemen önce ya da tedavi süresince sigarayı bırakmanın bile tedavinin sonucuna olumlu katkılar sağlamaktadır.
Yardımcı üreme teknikleri, sigara içen bireylerde aşağıdaki olumsuz sonuçlara neden olmaktadır;
-
-
- Yumurtaların geliştirilmesi için kullanılan ilaç dozunda artma,
- Serum estradiol düzeylerinde azalma,
- Siklus iptali veya ortalama 2 tane daha fazla IVF siklusuna maruz kalma
- Toplanan oositlerde azalma/daha az oosit elde etme ve elde edilen embriyo sayısında azalma
- İmplantasyonda azalma ve gebelik oranlarında düşme görülmektedir.
-
Bu yüzden Amerika’daki tüp bebek ve kısırlık tedavisini karşılayan özel sağlık sigorta şirketleri eğer çiftler sigara içiyorsa tüp bebek tedavisini karşılamamaktadır. Özel sağlık sigorta şirketleri önce onların sigarayı bırakmalarını ve doğurganlık sansını artırmalarını istemekte ve ondan sonra tedavi masraflarını karşılamaktadır.
ALKOL
Alkol kadında bazı fertilite sorunlarına yol açabilir. Bu etkileri nasıl meydana getirdiği tam olarak bilinmemekle birlikte bu etkilerin pek çoğu sosyal yaşamın gereği olan alkol alımı ile değil kronik alkolizm neticesinde ortaya çıkmaktadır.
Kadınlarda kronik alkol tüketimi östrojen ve progesteron seviyesinde değişiklikliğe neden olup yumurtalık fonksiyonlarında azalmaya yol açabilmekte ve adetlerin kesilmesine kadar uzanan düzensizliklere neden olabilmektedir. Gebeliğin erken dönemlerinde alınan alkol ise direkt olarak embriyo üzerine olan etkisiyle düşüğe, organ gelişimi döneminde hücreler üzerindeki etkileriyle çeşitli organlarda gelişim kusurlarına, gebeliğin ikinci trimesterinden itibaren hücre çoğalmasının hızlı olduğu dönemde hücrelerdeki toksik (zehirli) etkisiyle santral sinir sistemi hasarlarına neden olabilmektedir. Günlük alınan alkol miktarı arttıkça bebekte istenmeyen durumların oluşma riski doğrusal bir ilişki içinde artmakta, fakat günlük alınabilecek miktar için güvenli bir alt sınır henüz belirlenmemiştir.
Her ne kadar fertilite üzerine etkili olan alkol miktarı net olmasa da son öneriler gebelik planlayan kadınların kesinlikle alkolden uzak durmaları yönündedir.
ÇEVRESEL KİMYASALLAR
Solunduğunda, ağız yoluyla alındığında, deriye nüfuz ettiğinde erkek ve dişilerin üreme fonksiyon ve kapasitelerini azaltan ve/veya doğacak çocuğu etkileyecek kalıtımsal olmayan olumsuz etkileri meydana getiren veya olumsuz etkilerin oluşumunu hızlandıran kimyasal maddelere “üreme için toksik kimyasal madde” denir.
Çevremizdeki kimyasal maddeler gebelik öncesi dönemde kadının vücudunda birikerek çok erken dönemde embriyoya, gebelik döneminde gelişmekte olan fetusa veya üremede rol oynayan hücrelerine kalıcı zarar verebilmektedir.
Gebeliğin erken dönemlerinde kimyasal madde etkilenimi daha önemlidir. Fertilite ve bebeğin sağlığı üzerinde etkisi olan etmenler gebelik öncesinde, gebelik sırasında ya da gebelikten sonraki dönemlerde farklı olabilmektedir. Gebelik öncesi dönemde hem erkeğe hem de kadına ait etmenler söz konusu olduğu halde gebelik ve gebelik sonrasında daima kadına ait etmenler rol oynamaktadır. Örneğin gebelik öncesi dönemde erkek ya da kadının kimyasal maddelerden etkilenimleri sperm üretimi ya da kadın yumurtaları üzerinde etkili olabilir. Fakat gebelik süresinde yalnızca kadının birtakım etkilenimleri gebelik seyrini etkileyebilir.
Maruz kalınan maddenin cinsi yanında maruz kalma süresi ve şekli bu faktörlerin üreme sağlığına olan etkilerini belirlemektedir. Söz konusu kimyasalların cinsi, etkilenim süre ve şiddetine göre değişmekle birlikte kadın üreme sisteminde olumsuz etkiler oluşturabilirler.
Çalışma ortamında toksik maddelere maruz kalan kişiler işyerinde kullanılan maddeler ve muhtemel zararları ile ilgili mümkün olduğunca fazla bilgi edinerek bunlardan korunmalıdır. İşveren ve iş arkadaşları ile görüşüldükten sonra çalışma ortamında ve koşullarında gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.